GALAKSİMİZİ TANIYALIM ; SAMANYOLU GALAKSİSİSamanyolu, içinde
Güneş Sistemi'nin de bulunduğu
gök ada.
Yerel Küme'nin bir parçası olan
çubuklu sarmal türde bir
gök adadır.
Gözlemlenebilir Evren'deki milyarlarca gök adadan sadece bir tanesidir.
İsim Anlamı Nedir ? Galaksi adının kökeni, eski Yunancada bizim galaksimizi belirtmek üzere kullanılan “sütlü, süt gibi, sütsü” anlamlarına gelen galaxias (γαλαξίας) sözcüğü ya da "süt dairesi" anlamındaki kyklos galaktikos (κύκλος γαλακτίκος) terimi midir? Bilmiyoruz. Bu terim ve dolayısıyla Batı kültüründe Samanyolu için kullanılan "Süt Yolu" terimi eski
Yunan Mitolojisi'ndeki bir
mitosdan kaynaklanır: Bir gece,
Zeus ölümlü bir kadından yaptığı oğlu
Herakles'i farkettirmeden uykuya dalmış olan
Hera'nın göğsüne koyar. Bebek Herakles, Hera'nın memelerinden akan sütü içecek ve böylece ölümsüz olacaktır. Fakat
Hera, gece uyanıp tanımadığı bir bebeği emzirdiğini farkedince onu fırlatıp atar ve boşalan memesinden çıkan süt de gece gökyüzüne fışkırıp akar. Hikâyeye göre geceleyin gökte sönük bir ışıkla pırıldar halde gördüğümüz “Süt Yolu” (Türkçe’de Samanyolu) denilen kuşak, böyle oluşmuştur.
Nasıl Keşfedilmiştir ? Antik çağda Grek filozofu
Democritus (450–370 M.Ö.), geceleyin gökyüzünde görünen Süt Yolu denilen ışıklı bölgenin uzak yıldızlardan oluşuyor olabileceğine dikkat çekmişti.
Aristo’nun (384-322 M.Ö.) düşüncesine göreyse Süt Yolu büyük, birbirine bağlı çok sayıdaki yıldızın alevlenmesinden kaynaklanmaktaydı ve bu alevler Dünya atmosferinin üst kısmında yer almaktaydı.
Arap astronom
İbn-i Heysem (965-1037), Samanyolu’nun
ıraklık açısını gözlemleme ve ölçme girişiminde bulundu; Süt Yolu’nun ıraklık açısı yoktu. Bunun üzerine “bu, Dünya’dan uzaktadır, atmosfere ait değildir” diyerek
Aristo’nun görüşüne karşı çıktı. İranlı astronom
Birûni (973-1048) Samanyolu Gök Adası’nın sayısız bulutsu yıldızlar yığını olabileceği görüşünü ortaya attı.
İbn Bacce ise Samanyolu’nun pek çok yıldızdan oluştuğunu ve gözümüze sürekli bu şekilde görünmesinin Dünya atmosferindeki
kırılımdankaynaklanıyor olabileceğini ileri sürdü.
İbn Kayyim El-Cevziyye (1292-1350), Samanyolu Gök Adası’nın sabit yıldızlar feleğinde bir araya gelmiş çok sayıdaki küçük yıldızlardan oluştuğunu ve bu yıldızların gezegenlerden daha büyük olduklarını ileri sürdü.
Samanyolu Gök Adası’nın birçok yıldızdan oluşmasının ilk kanıtı
Galileo Galilei’den geldi. 1610 yılında Samanyolu Gök Adası’nı bir
teleskopla inceleyen Galilei, bunun çok sayıdaki yıldızın bir araya gelmesinden oluştuğunu farketti.
[10] 1750’de İngiliz astronom ve matematikçi
Thomas Wright, “Evren'in orijinal bir teorisi ya da yeni hipotezi” adlı eserinde gök adanın Güneş Sistemi’ne benzer tarzda, fakat daha büyük ölçekte, kütleçekim gücüyle birbirlerine bağlı çok sayıdaki dönen yıldızlardan oluşmuş bir kitle olduğu görüşünü ortaya attı. Bunun sonucunda bu düşünceye göre sözkonusu yıldızların oluşturduğu ve bizim de içinde bulunduğumuz bu disk, bizim gökyüzüne bakışımız açısından bize gökyüzünde Süt Yolu olarak görünüyor olabilirdi.
[1785’te William Herschel tarafından sayılan yıldızlardan yola çıkılarak hazırlanan Samanyolu diyagramı. O dönemde Güneş, gök ada merkezine yakın olduğu zannedildiğinden gök ada merkezine yakın olarak işaretlenmiştir (Günümüzde Güneş'in gök ada merkezine yaklaşık 28.000 ışık yılı uzaklıkta olduğunu biliyoruz.]
Immanuel Kant, 1755'deki bilimsel incelemesinde Thomas Wright'ın düşünce ve çalışmalarını biraz daha ayrıntılandırdı, gök adamızın da Güneş Sistemi’mize benzer biçimde kütleçekim ile bir arada tutulan ve dönen bir yıldız kümesi olduğunu (haklı olarak) ifade etti. Kant, ayrıca o dönemde gözlemlenebilen birkaç
bulutsunun da ayrı gök adalar olabilecekleri varsayımında bulundu. (Bu adın verilme nedeni dürbünle bakıldığında ışık veren gaz bulutu gibi gözükmeleridir.) Samanyolu Gök Adası’nın biçimi ve Güneş’in gök ada içindeki konumu hakkındaki ilk girişim, 1785’te gökyüzünün farklı bölgelerindeki yıldızları özenle sayan
William Herschel’den geldi. Herschel, Güneş Sistemi’ni merkeze yakın bir yere koyarak gök adanın biçimini gösteren bir diyagram hazırladı.
Samanyolu Galaksisinin Güneş Sisteminden Görünümünün 360 Derece Panaromik Fotorafı
Jacobus Kapteyn, hassas bir yaklaşım sergileyerek 1920’deki çiziminde Güneş’in merkeze yakın bulunduğu elips biçimli küçük bir gök ada tasarladı. Farklı bir yöntem uygulayan Harlow Shapley ise küresel kümeler kataloğu çalışmasında kendinden öncekilerden tümüyle farklı olarak gök adamızı Güneş’in merkezden uzak olduğu yaklaşık 70 kiloparsek yarıçapındaki yassı bir disk biçiminde tasarladı. Her iki hatalı çalışma da galaktik düzlemde ışığın yıldızlararası toz vasıtasıyla soğurulmasını hesaba katmamıştı. Soğrulma, ancak Robert Julius Trumpler’in 1930’da
açık yıldız kümeleri üzerinde çalışırken bu etkiyi ölçmesinden sonra hesaba katılmaya başlandı ve günümüzdeki gök ada görünümü kuramlarına ulaşıldı.
Yapısı Nasıldır ? Samanyolu'nun şekli hakkındaki yaygın görüş, onun bir
çubuklu sarmal galaksi olduğu yönündedir.
Merkezdeki çubuk şeklindeki yıldız yoğunlaşmasının iki ucundan
logaritmik spiral şeklinde uzayan iki ana kol ve yardımcı kollar, galaksinin şeklini oluşturur. Bu görüş ilk olarak 1990'larda gündeme gelmiş,2005 yılında
Spitzer Uzay Teleskobu'ndan alınan bilgilerle kuvvetlendirilmiştir
|
Samanyolu Galaksisi Ve Kolları |
Tıklanabilir Haritası
Tıklanabilir harita, en az 200 milyar yıldız içeren ve sarmal bir gök ada olan Samanyolu'nun tümünü göstermektedir.
Güneş'imiz, merkezden 26.000
ışık yılı uzaklıkta
Avcı kolu'nun derinliklerinde gizlenmiştir.
Gök adamızın merkezine doğru olan
yıldızlar, bizim bulunduğumuz yerdekilere göre birbirlerine çok daha yakındır. Ayrıca
gök ada düzleminin oldukça dışında yer alan küçük
küresel yıldız kümelerinin varlığına da dikkat edilmelidir. Yine dikkat edilmesi gereken bir başka konu da gök adamız tarafından yavaşça yutulan bir cüce gök adanın (
Cüce Yay) varlığıdır.